Dolar 32,5338
Euro 34,9037
Altın 2.429,27
BİST 9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 24°C
Az Bulutlu
İstanbul
24°C
Az Bulutlu
Çar 22°C
Per 20°C
Cum 19°C
Cts 18°C

‘Apartman Mustafa hakem Baha Kırçıl’a vurmamıştı aslında’

A+
A-
25.03.2016

Feriköy Spor Kulübü deyince hatırlanması gereken ilk isimlerden biridir İsmail Erçin. Bu semtte doğup büyümüş ve hayatının önemli bir kısmını da sporcu, çalıştırıcı ve idareci olarak Feriköy kulübünde geçirmiş.

Dün vefat eden, bugün toprağa verilecek olan Feriköylü İsmail Erçin, Türk futbolu üzerine notlar adı altında mükemmel işler yapan http://dinyakoskrampon.blogspot.com.tr sitesindeki söyleşide öylesine güzel konulardan söz etmişti ki, merhumun ardından bu müthiş yazıyı İsmail Erçin’in geride bıraktıklarının bilinmesi için yayınlıyoruz.

Kuşağının ezici çoğunluğu gibi o da futbol sevgisi uğruna babasından sert tepki görmüş. O günleri şöyle anlatıyor:

Ayakkabıları o halde görünce dünyam yıkıldı
“1923’te doğdum. Doğma büyüme Feriköylüyüm. O zaman top sahası Feriköy mezarlığının yanındaydı. Biz arsalarda top oynayarak büyüdük. Babamdan top oynuyorum diye çok dayak yedim tabii. Peygamberin kafasıyla top oynuyorsun diye kızardı bana. Feriköy’den bir arkadaşla beraber Ortaköy kulübüne gittim, orada top oynuyoruz. Bize birer çift ayakkabı verdiler, 1941 senesi filan. Ayakkabıyı aldık, biraz sıkar gibi oldu. Kunduracı bir arkadaşım, ‘Kuyrukyağıyla güzelce yağla, kendini bırakır o,’ dedi. Biz yağladık ayakkabıyı. Bizim evler bahçeliydi o zaman. Girişten evin kapısına giden bir yol var, bir de yan taraftan giden bir yol var. Ben ayakkabıyı yağladıktan sonra o yan tarafta, kapının yanına astım. Babam her sabah namaza giderken esas yoldan giderken o sabah oradan gideceği tutmuş. Kokuyu duyunca fark ediyor, dönüşte bıçağı alıp kesiyor ayakkabıları. Ben ayakkabıları o halde görünce dünyam yıkıldı. Daha önce asker postalı gibi ayakkabılarla oynardık, hayatımda ilk defa öyle bir ayakkabı giymiştim. Ne yazık ki bir kere giyebildim onu da.”

Ben Pera’da oynarken Lefter de Taksim’de oynuyordu
Ortaköy kulübünde kısa sürede parlayınca o tarihlerde İstanbul’un spor yaşamında önemli bir yer tutan Beyoğlu kulübüne geçmiş İsmail Erçin: “Ortaköy kulübü başkanı Todori diye bir Rumdu. Orada şarap imalathanesi vardı. Antrenmanları Şeref Stadında yapardık. Daha İnönü Stadı yapılmamış o zaman. Sabah önce Beyoğluspor çalışırdı, sonra biz çalışırdık. Bir idareci beni Todori’den istemiş. O zaman transfer olmak için sezon sonunu beklemek gerekmiyordu. Böylece Beyoğluspor’a gittim. O zaman Pera adıyla anılıyordu kulüp. Ben Pera’da oynarken Lefter de Taksim’de oynuyordu. O zamanlar yortu olduğu günlerde Pera ile Şişli arasında büyük çekişmeli maçlar yapılırdı. Çok kalabalık seyirci gelirdi o maçlara.”

Tahtabacak İsmet Jandarmagücü’nde oynuyordu
“Ben hem sağ bek hem sol bek oynardım. Pera’da oynarken askere gittim. Ankara’da yapıyordum askerliği. O zaman Muhafızgücü’nde top oynadım. Birinci meclisin arkasında büyük bir bahçe vardı. Oraya iki tane baraka kurmuşlardı. Bir tanesinde nöbetçiler yatıyordu, bir tanesinde biz yatıyorduk. Bir sene Muhafızgücü’nde oynadım. O zamanlar Gençlerbirliği, Ankaragücü gibi sivil takımlarla beraber aynı ligde oynuyordu askeri takımlar. Ben oradayken Vefalı Tahtabacak İsmet Jandarmagücü’nde oynuyordu. Bir sene sonra beni İzmir Gaziemir’e gönderdiler. Orada Havagücü’nde oynadım. Ben İkinci Dünya Harbi zamanında askerlik yaptım. Harp yüzünden tam dört sene sürdü askerliğim. 1941 Nisan’ında gittim, 1945 Nisan’ında tezkere aldım. Dört sene içinde bir gün bile izin kullanamadık. O yüzden çok firarlar olurdu. Bir de o zaman verem çok yaygındı.”

Adnan Süvari daha çok gençti
“Havagücü İzmir Liginde yer alıyordu. Ankara liginden sonra İzmir liginde de oynadım. 1945’te tezkere aldığım zaman İzmir takımlarından teklifler geldi. İzmirspor’a gitmek üzereydim. Bir arkadaşım ‘Ben Göztepe’ye gidiyorum, sen de gel,’ dedi. Terhis olduğum zaman bir gömlek ve pantolondan başka kıyafetim yoktu. Kulübün verdiği parayla Kemeraltı’na gidip giyim kuşam, ayakkabı filan aldım kendime, hatta biraz da para arttı. Bir sene oynadım Göztepe’de. Kulübün Güzelyalı’da lojmanı vardı, orada kalıyordum. O zaman daha Göztepe stadı da yapılmamıştı, çayırlıktı orası. İdmanlarımızı orada yapardık. Adnan Süvari daha çok gençti ben orada oynarken. Okula gidiyordu, sol açık oynardı, incecik bir çocuktu.”

Feriköy o zamanlar İstanbul 3. Amatör ligde oynuyordu
“Bir sene sonra İstanbul’a gelip bir sene de Kasımpaşa’da oynadım. Sonra Adana’da yaşayan eniştemin vasıtasıyla orada Torosspor kulübünde oynadım. Daha Adanaspor kurulmamıştı. Demirspor, Seyhanspor bizim rakibimizdi. Saha şimdiki stadın olduğu yerdeydi ama kale arkalarında tribün filan yoktu o senelerde. Adana’dan döndükten sonra Feriköy’de oynamaya başladım. Feriköy o zamanlar İstanbul 3. Amatör ligde oynuyordu. Sonra tekrar Kasımpaşa’da idmanlara çıkmaya başladım. Fakat maçlara çıkmadan futbolu bıraktım.”

Bir kişi eksik var. Bana haber göndermişler
Fakat futbolculuk serüveni bu şekilde bitmemiş İsmail Erçin’in. O zamanlar için bir hayli geç sayılan bir yaşta tekrar Feriköy formasını giymiş: “1958’de Sarıyer’le sezon sonunda yapacağımız maçtan önce genel kaptanımız rahmetli Hüseyin Arık takımı kuramıyor, bir kişi eksik var. Bana haber göndermiş. Ben de evde yatıyorum, daha sabah erken. Şeref Stadına gel dediler. Ben futbolu bırakalı çok oldu dedim. Fakat oynayacak kimse yok dedikleri zaman mecbur oldum sahaya çıkmaya. Sarıyer’le yapılan o maçta sol bek olarak oynadım. Karşımda Yılmaz Gökdel vardı, sonra Galatasaray’da oynadı. Yılmaz sağ açık oynuyordu. Fırtına gibi adam, sağımdan atıyor, solumdan geçiyor. Bir ara oyun durmuştu. Yılmaz bak bir daha bu numarayı yapma diye çıkıştım. Ondan sonraki hafta bir de Galata maçında oynadım. O maçtan sonra futbolu tamamen bıraktım.”

Ben bizim kaleciye çıkma filan dediysem de çıktı ve golü yedi
Feriköy takımı o sezon İstanbul profesyonel ikinci liginde Karagümrük’ün ardından ikinci olmuş. Fakat ertesi sezon Sarıyer’le girdiği şampiyonluk yarışını kazanmış. Üstelik bu kez İstanbul profesyonel birinci kümede değil yeni kurulan Milli Ligde oynama şansı doğmuş. Bunun için önce Bursa’da yapılan baraj maçlarına katılması gerekmiş.  “Bursa’daki baraj maçlarına gazeteci olarak gittim. Tercüman gazetesinde spor yazarlığı yapıyordum.  Feriköy takımı o maçlarda büyük bir zorlanma yaşadı. Son maçı Kasımpaşa ile oynuyorduk. Onlar zaten Milli Lige çıkmayı garantilemiş. Ben bizim kalenin arkasında, elimde fotoğraf makinesiyle maçı seyrediyorum. Bandırma’dan gelen Ahmet Deniz vardı Kasımpaşa’da. Bir kontratakta bizim kaleye geldi. Ben bizim kaleciye çıkma filan dediysem de çıktı ve golü yedi. Son maçta İzmir’den Ülküspor Toprakspor’u 4-3 yendi de öyle çıktık Milli Lige. Maç berabere bitse biz çıkamıyorduk.”

Gündüz Kılıç’ı Feriköy’de Antrenörlüğe getirdik
“Feriköy Milli Lige çıkınca ben de kulüpte menajer oldum. Gündüz Kılıç’ı antrenörlüğe getirdik. Kimse inanmıyordu bize, Feriköy’e gelmez diyordu. Fakat idareciler konuşup ikna ettiler. Suadiye’de oturuyordu o zaman. Birkaç kişi onu almaya gitmişti. Biz de büyük bir kalabalık Kabataş’ta araba vapuru iskelesinin çıkışında onu karşıladık. Büyük bir merasimle onu Feriköy’e götürdük. Bizde bir sene kaldı. O sene bayağı iyi işler becerdi ve Feriköy takımı ligde kaldı. Hatta Avrupa’ya turneye bile gittik. İsviçre’de, Fransa’da, Çekoslovakya’da toplam on tane maç yaptık. Gündüz Kılıç o maçlara gelmedi, beni gönderdi. Epey maç kazandık o ülkelerde. Tam ihtilal oldu (27 Mayıs 1960), o zaman biz İsviçre’deydik. Zürih’te salonda oturuyoruz, yanımda malzemeci var. Televizyonda başka bir haber gösteriyordu. Sonra bir ara yayın kesildi filan sonra tekrar geldi. Bir baktık, İstiklal Caddesinde tanklar geçiyor, millet onlara çiçek atıyor. Sonra bir başka görüntüde Cağaloğlu’ndan aşağı tanklar iniyor. Lisan bilen biri oteldeki görevlilere sorup öğrendi, ihtilal olmuş. Rahmetli Apartman Mustafa da gelmişti o seyahate. O çok koyu Demokrat Parti yanlısıydı. Ona takıldık, ‘ Sen kal burada, yoksa gider gitmez kelepçeyi vuracaklar,’ diye.”

Söz Feriköy kulübünün meşhur yöneticisi Apartman Mustafa’dan açılınca ilk sezon oynanan hadiseli Fenerbahçe maçında hakemi bir yumrukta yere serip karakolluk olmasını hatırlatıyoruz İsmail Erçin’e. Olayın yakın tanıklarından biri olarak anlatıyor: “Apartman Mustafa hakem Baha Kırçıl’a vurmamıştı aslında, sertçe itmişti. Omzundan itince yere düştü adam. Gazetelerde yazdığı gibi vursa o hakem hastanede ayılırdı ancak.  Mustafa’yı Beşiktaş karakoluna götürdüler. Tabii peşinden Gündüz Hocayla biz de gittik. Mustafa iki metreye yakın, yüz kilodan fazla bir adamdı. Komisere, ‘Vursam şimdi hakem burada ifade veremezdi,’ dedi.”

Kulüp başkanı üç tane köyü olan bir ağaydı
Feriköy’ün birinci ligde yer aldığı dokuz sezon boyunca kulüpteki görevini sürdürmüş İsmail Erçin: “Feriköy 1967-68 sezonunda düştü. O zaman kulüp o kadar kötü durumdaydı ki herkes kaçtı. Başkan ölmüştü zaten, yeğeni vardı, o kaçtı. Antrenör de görevi bıraktı. Kulübün şartları şimdiki gibi değildi. Bir soyunma odası vardı görseniz, her bir sıçan kedi yavrusu büyüklüğündeydi. Şimdiki imkânların hiçbirisi yoktu. Aslında sadece bizim saha değil, bütün statlar öyleydi o zaman. Bir gün Şeref Stadında maçtan sonra duş yapıyordum. Bir ara su azalır gibi oldu. Neden öyle olduğuna bakayım dedim. Bir de ne göreyim, kocaman bir sıçan duşun üstünde duruyor.” Feriköy düşünce Eşfak (Aykaç) abiyle beraber İzmir’e, Altınordu’ya gittik. Zaten Feriköy’de onunla birlikte çalışmıştık. Allah rahmet eylesin, dünyaya onun kadar kibar ve efendi, o kadar dürüst bir adam gelmemiştir. Öyle terbiyeli, zarif bir insan görmedim. Altınordu’da bir sezon kaldık. Gündüz Kılıç da o zaman Altay’ı çalıştırıyordu. Sezon bitiminde İzmir’den ayrıldık. Eşfak abi bankada müdürdü. O işine döndü. Ben Tarsus İdman Yurdu’na gittim. Orayı bir buçuk sene çalıştırdıktan sonra Feriköy’e geldim tekrar. Daha sonra Çanakkale’ye gittim. Bir buçuk sene kadar da orada kaldım. Oradan dönünce tekrar Feriköy’ü çalıştırdım. 1978’de bir sezon Urfaspor’u çalıştırdım. Kulüp başkanı üç tane köyü olan bir ağaydı. Gittiğimde sondan ikinciydi, sezon sonunda üçüncü yaptım. Kalmamı çok istediler fakat oranın hayat şartları bana uymadı. Bir sene zor durdum. Urfa’dan sonra tekrar Feriköy’e döndüm. 1982’de ikinci ligde sezon öncesi kampa gittik. On beş gün sonra kamptan dönünce ben tamamen bıraktım futbolu. 1980’de de gazetecilikten emekli olmuştum. 1957’de Tercüman’da başladı gazetecilik hayatım. Sonra Milliyet, Yeni Sabah gibi gazetelerde çalıştım. Son olarak Ekspres gazetesinde çalıştım uzun yıllar. Oradan emekli oldum.”

Kaynak: http://dinyakoskrampon.blogspot.com.tr

ETİKETLER:
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: İzinsiz kopyalanamaz!