Dolar 32,5687
Euro 34,9734
Altın 2.424,93
BİST 9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 22°C
Az Bulutlu
İstanbul
22°C
Az Bulutlu
Per 21°C
Cum 19°C
Cts 18°C
Paz 19°C

Futbolcunun ağzından şampiyonluk hikayesi

A+
A-
22.01.2019

Bu sezon İstanbul 1. Amatör Lig ekiplerinden Çapaspor’da görev yapan futbolcu Fatih Demir, zaman ayırmış, özenmiş bir yazı göndermiş. Futbolcu büyük emek verdiği bu yazıda küme düşmelerini ve şampiyon olmalarını anlatmış. Futbolcu kardeşimiz bu kadar emeği gençliğinde Eyüpspor’da oynarken futbola verseydi kesinlikle profesyonel olurdu ancak biz emeğe saygılıyız, Fatih Demir’in yazısını olduğu gibi yayınlıyoruz…

Bir şampiyonluk hikayesi
Bu şampiyonluğun hikayesi geçen senenin son maçıyla başlamıştı aslında. Son haftada küme düşecek üçüncü takım üç ayrı maçın sonucuna göre belli olacaktı. Bir maç Pendik Dolayoba’da, bir maç Kayaşehir’de diğer maç ise Sarıyer Çayırbaşı’ndaydı…

Artık ipler bizim elimizde değildi
Düşme ihtimali olan en düşük takım Çapaspor’du. Alacağımız bir puan bizi kümede tutmaya yetecekti. Kaybetsek bile diğer takımlar zorluk derecesi yüksek iki maçtan da üç puan çıkarmalıydılar. Bu şartlar altında maça çıkacaktık. İlk yarının flaş takımı, tüm büyük maçlarda iyi oynamış, puan çıkarmış, iz bırakmış ve sempati toplamış Çapaspor birden son maçında ihtimal düşük de olsa küme düşmemek için mücadele edecekti. Daha ısınmamız bitmeden Saha Komiseri geldi ve maça kesinlikle çıkmamamız gerektiğini ve bütün maçların iletişim kurularak aynı anda başlatılacağı bilgisini verdi. Biz de ısınma programımızı ona göre ayarladık ve soyunma odasına indik. Hazırlıklarımızı yapıp sahaya çıktık ve müsabaka başladı. İlk yarının sonunda bizim adımıza işler pek de iyi gitmiyordu 1-0 mağlup olarak soyunma odasına girmiştik. Soyunma odasında aldığımız haberler bizi morallendirmişti. Pendik ve Kayaşehir’de oynanan maçlarda yenmek zorunda olan rakiplerimiz mağlup durumdaydı. Ama aynı saatte başlaması gereken maç saatlerinde farklılıklar vardı. Biz ikinci yarıya çıkarken diğer bir maçın daha ilk yarısı bitmemişti bile. Bir gariplik vardı bu işin içinde ama biz ikinci yarıya çıkıp kendi işimizi kendimiz halletmeliydik. İşler fena da gitmiyordu çok da kötü oynamıyorduk; bulacağımız bir gol bize yetecekti. 86. dakikada bir topumuz da direkten döndü sonuç olarak hakem Sezer Yalçın son düdüğü çaldığında biz mağlup olmuştuk. Artık ipler bizim elimizde değildi. Ama diğer maç sonuçları 45 dakikada önce bizi kümede tutmaya yetiyordu.


“Çapaspor küme düşürüldü”
Önce Pendik’ten haber geldi. Bizim maçın bitiminden 5-10 dakika sonra gelen haberde rakibimiz Yıldırımbosna deplasmanda 2-0’dan 3-2 maçı çevirmiş kümede kalmayı garantilemişti. Kulaklarımızı diğer maça çevirdik… 45 dakika önce rakibimiz İstanbul Kayaşehirspor 1-0 mağluptu. Bizim maçımız biteli 10 dakika olmuştu ve soyunma odasına inmiştik. Ama diğer maçın daha 70. dakikası oynanıyordu. Kesinlikle aynı saatte başlaması gereken iki maç grupta düşen takımı Klasman Grubuna kalacak takımı belli edecek iki önemli müsabaka nasıl olurda 30 dakika geç başlayabilir? Meğer maçın geç başlaması için herkes elinden geleni yapmış, Hakemin raporuna göre kale fileleri kesilmiş. Tuhaf olan da İstanbul Kayaşehir-Beyoğlu Yeniçarşı maçında TFF İstanbul İl Temsilciliği adına bir tane bile görevli yoktu. İstanbul Kayaşehir-Beyoğlu Yeniçarşı maçı 1-1 olmuş bizim maç bitene kadar zaten. Biz mağlup olduktan sonra bu maçın sonucunun Klasman Grubu için bir etkisi kalmamış ama düşme mücadelesi veren bizim için son derece önemliydi. Çünkü bizi 1-0 mağlup eden takım olan Ortaköyspor Klasman Grubuna kalmıştı. Ve arkasından bir haber daha İstanbul Kayaşehir 2-1 öne geçti. Bizim için şimdi tehlike çanları çalmaya başlamıştı, rüzgâr tersten esmeye başlamıştı; bu sonuca göre küme düşüyorduk. Bu arada biz otobüse binmiş dönüş yoluna geçmiştik bile ama aynın saatte başlaması gereken maç hala bitmemişti. Tribünde maçı izleyenlerle telefonda konuşuyor bütün otobüs telefonun diğer ucundan gelecek olumlu bir haber bekliyordu. Bizim düşmemize üzülen bir abimiz otobüsümüze bindi ve “üzülmeyin 1. Amatör Ligde fazla kalmayacaksınız” dedi. Ve dakika 90 penaltı oldu nasıl umutlandık anlatamam. Gol olsa İstanbul Kayaşehir-Beyoğlu Yeniçarşı maçı 2-2 olacak biz düşmeyeceğiz ama penaltı Brezilyalı Felipe’nin penaltısının sonuçsuz kaldığını öğrenince bizim takım otobüsü sessizliğe gömüldü… Çıt çıkmıyordu tek ses telefonun ucunda Kayaşehir’deki maçı aktaran kişinin telefondaki sesiydi. Sonuç olarak maçlar bizim istediğimiz gibi bitmedi ve Çapaspor küme düştü demek istemiyorum düşürüldü.

“Zirveden koptuktan sonra motivasyonumuzu kaybettik”
30 yaşındayım. 18 yıldır aktif futbol oynuyorum hayatımda yaşadığım en acı tecrübesiydi bu. Allah kimseye yaşatmasın… Nasıl olur da birbiri ile bu kadar alakalı iki maç aynı saatte başlaması lazımken bitmeleri arasında 35 dakika oynuyor? Bizi aceleyle sahaya çıkartan saha komiserleri diğer iki maçta neredeydi? En büyük soruyu sona sakladım. Biz maçı kaybetmeseydik o maçlar bu şekilde mi bitecekti? Ama olan olmuştu rabbim bunu yaşamamızı uygun görmüştü. Son hafta maçlarının sonunda ilk yarının flaş takımı sene sonunda küme düşmüştü. Otobüste herkes kabuğuna çekilmişti. Sarıyer’den Fatih’e bitmeyen bir yolculuğa çıkmıştık sanki. Bu duruma gelmemizde bizim hiç mi payımız yoktu; Tabii vardı. Zirveden koptuktan sonra motivasyonumuzu kaybettik ve çok basit puan kayıplarının sonunda buraya geldik. Ve bunun bedeli olarak son maçta küme düşmeme mücadelesi verdik. Başaramadık ve 1. Amatör kümeye düştük. Biz bunu hak etmemiştik…

“Yeni hocamız Kadir Eren Sayar olmuştu”
Aradan geçen zaman sonunda Temmuz ayında tereddütsüz bir şekilde yeniden Çapaspor ile yeniden anlaştım. Çok büyük rakamlar olmasa da aldığımın iki katına yakın bir rakama hayır diyerek burada kalmayı tercih ettim. Çünkü burada tamamlanması gereken yarım kalmış bir hikaye vardı. Kendimi dayak yemiş arkadaşlarını toplamış dayak yediğim yere baskına gider gibi hissediyordum. Takımı katkı sağlayacağına gönülden inandığım Tolga ve Serhat ağabeyleri takıma kazandırmak için büyük çaba harcadık ve sonunda işlem tamamdı. Kalede Hüseyin, Semih, Tolga, Serhat ağabey ben defans bloğu olarak bence oynadığımız kümede fazlasıyla başarılı olmalıydık. Benim açımdan harika bir defans kurgusu oldu hepsiyle geçmişte mesai harcadım uyum adına bir problem olmayacaktı. Alper ve Saruhan gibi iki tane iyi bence bir üst ligde dahi en iyiler arasında olan kanat oyuncuları ikili arkası her ne kadar yeteneği ile beyni ters orantılı olsa da Aykut gibi istediği zaman oyunun hikayesini baştan yazabilen kaliteli ayaklara sahiptik. Geçen senede kaliteli bir ekiptik ama küme düşmüştük. Küme düşen bu takımdan klasmana 3 transfer gönderdik. Küme düşmüş takımdan bir üst lige çıkmak için oyuncu transfer etmek bence bu tamamen bizim iyi bir kadroya sahip olduğumuzun bir kanıtıydı. Sonuç olarak kağıt üstünde 1.Amatör için iyi bir kadroya sahiptik ama birkaç bölgede eksiklerimiz vardı. Ayrıca yönetim henüz bir hocayla anlaşmamıştı. Birçok kişinin ismi konuşuluyordu. Geçen isimler arasında çok kaliteli hatta geçmişte birlikte şampiyonluk yaşadığım hocalarda vardı. Ama ben yönetimin gönlündeki ilk ismi biliyordum ve istediklerini başardılar. Çapaspor’un yeni hocası Kadir Eren Sayar olmuştu. Geçen sene onunla pek de hoş anılarımız yoktu son maçta bizi yenip Klasman Grubuna gittiler bizi de küme düşürdüler. Daha önce tanışmadığım diyaloğumuzun olmadığı ama ortak tanıdıklarımızın fazla olduğu birisiydi. Birçok kişiden fikir aldığımda ortak karar işi bilen işini iyi yapan beyefendi bir adamdı. Az çok mizacını biliyorum kibar bir adamdı ama sonuçta hoca ne kadar beyefendi olabilir diye kendime sormadım desem yalan söylemiş olurum. Mutlaka o da bizimle ilgili bir ön çalışma yapmış bizim hakkımızda bilgi almıştır doğal olarak.


6 Ağustos 2018 Pazartesi
2018-2019 sezonu için 1. Amatör kümede mücadele etmek üzere Eren hoca ve Serdar hoca eşliğinde idmanlara başladık. Hafif bir tempoyla başlasa da bu sene iyi idman yapacaktık belli oluyordu. Fiziksel olarak pek de iyi durumda değildim. Uzun bir zamandır hızlı yürümüyordum. Bunu hocalarla da paylaştım utanmadan bir de bir hafta tatile gittim. Hocalarla mesai yaptıkça onları tanımaya başlamıştık. Serdar hoca tam bir Kapalıçarşı esnafı çabukluk ön planda. Her idman ‘arkadaşlar zamanımız kısıtlı’ diyerek zamanın her dakikasının saniyesinin salisesini değerlendiriyordu. İşini inanılmaz ciddiye alan idman aşığı bir adamdı. Gelelim hocalar hakkındaki ön yargıma. Kendime sorduğum bir soru vardı. Sonuçta hoca ne kadar beyefendi olabilir ki? Futbolun olgun yaşlarındayım, onlarca hoca ile çalıştım, yüzlerce futbolcu tanıdım ben Eren hoca gibi beyefendi bir adam görmedim. Bu kadar kibar ve nazik bir hoca ömrümde tanımadım. Açık konuşmayı hep sevmişimdir. İdmandan pek çalmam çalışmayı severim ama şimdi 1. Amatör küme 4 idman 1 maç hazırlık dönemindeki program biraz fazla değil mi? Sonra düşündüm zaten şimdilik eksiğim çok biraz toparlayayım sonradan haftada bir gün zaten ekerim. Adam öyle bir yaklaşıyor ki sana bırak ekmeyi işin varsa bile çekinerek izin istiyorsun. Her idman sonu yerlerde sürünsem de başladık çalışmaya…

“Veysel ağabey geldi yakımın kimyası da oturdu”
Takımda taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Zaten iyi bir kadro vardı hoca da bildiği birkaç adam getirmişti kadro tamam gibiydi. Takım iyi takımdı ama orta sahaya bir tane birinci sınıf oyunu rahatlatan ayağında top tutan bizi dinlendirecek tecrübeli bir adamla uzay bir kadro olabilirdik. Birden Veysel ağabey geldi. Duyduk ki hoca getirmiş ilk idmana çıktığında gittim yanına hoş geldin dedim, yabancılık çekmesin diye onunla beraber çalıştım idmanda. Aynı zamanda şimdi yaşı 37 ters bir adam çıkar bütün takımın dengesini bozar önemli bir durumdu. Tabi ben ufaktan Veysel ağabeyi tartıyorum idmanın sonu çift kaleye bağlandı. İhtiyarı bir de ayağında topla görelim anlatıyor şurada oynadım, burada oynadım. Bunu da paylaşmadan edemeyeceğim; Tolga ilk başta pek de sevmedi Veysel ağabeyi. Sonradan ne kadar kaliteli tek kelimeyle adam olduğunun farkına vardık. Her ne kadar iki ihtiyar sürekli şirket olup bana sallasalar da büyük karakterlerdi. Ama şimdi sanki tamamdık taşlar yerine oturmuş. Takımın kimyası oluşmuştu. Lig için fazla da zamanımız kalmamıştı.

“Evet ben rakibe kafa attım!”
Öyle böyle derken lig başladı. Şu çenem yüzünden ilk hafta geçen seneden kalma bir maçlık cezam vardı, tribündeydim. İlk maçlar her zaman zor geçer. Tutuk bir ilk yarının ardından ikinci yarı işi çözmüştü takım. Lige 3 puanla başladık. İkinci hafta oldu ceza bitti tabii formayı bekliyorum. İyi de bi maç çıkardım. İkinci haftanın sonunda 6 puan yapmıştık. İşler tıkırındaydı. Beşinci haftaya kadar kayıpsız devam ettik. Son dakikaya kadar 2-1 önde olduğumuz maçta duran toptan yediğimiz son dakika golü ile 2-2 berabere kalarak ilk puan kaybını yaşadık. Sonraki maçta içerde yine kazandık ve ertesi hafta deplasmanda önemli bir maçımız vardı. İkinci ile oynayacaktık. Yenersek avantaj elde edecek istediğimiz hedefe bir adım daha yaklaşmış olacaktık. Açıkçası maç pek de iyi başlamadı. Erken bir golle 1-0 geriye düştük ve benim için iyi geçmiyordu maç. İyi başlamamıştım oyuna. Sonra Tolga kardeşim kule gibi yükselip iyi bir kafa golü attı ki maçın hikayesi burada başlıyor. Golden sonra tribüne koştu babasına ama kalabalıkta onu bulamayınca oradaki aşırı sevinci yüzünden direkt oyundan atıldı. Bence karar ağırdı. Onların yedek kulübesi ve taraftarın gazına gelip atmıştı. Beraberliği yakaladık ama eksik kalmıştık bu önemli maçta. En yakın arkadaşım, dostum ve kardeşim bir de çıkarken dünyanın küfrünü yemişti. Bende gerilmiştim bir hayli… 10 kişi bir gol daha bulduk ve 2-1 öne geçtik. O golden sonra tribüne dönüp aşırı bir sevinç de ben yapmışım. Yapmışım diyorum çünkü yaptıklarımı sonradan videodan gördüm. Farkında bile değilim. Bunu gören rakip santrafor bana küfür etti ve bir anda kafa kafaya geldik. Evet, ben kafa attım ona. Sonra hakem bizi çağırdı ve şu anda ikinizi de oyundan attım tribünlerin önünde adam gibi sarılın sarı kart ile geçiştireyim dedi.10 kişiyiz en yakın arkadaşım oyundan atılmış onun açığını kapatmak için daha çok mücadele etmem gerekirken ben hala iyi oynamıyordum. Bariz bir hatam yoktu ama bu maçta sahneye çıkıp oyuna etki edecek tecrübede bir adamdım ve bunu yapamadım. Artık aşırı motivasyon mu Tolganın yediği küfürler benim rakiple kavga etmem bana ettiği küfürler mi bilmiyorum ama ilk yarı bir an önce bitmeli ben sakinleşmeliydim. En azından ikinci yarıya iyi başlamalıydım diye düşünürken amatörce bana yakışmayan bir basitlikte ikinci sarıdan oyundan atıldım. Dakika.44. İkinci ile deplasmanda oynuyoruz 2-1 öndeyiz ama takım 9 kişi kalmış. Böyle bir maçta oyundan atılan iki kişi Tolga ve ben…  Bunu izahı olamaz… İkinci yarı başladı 11 kişiye karşı 9 kişi aslan gibi aslanlar gibi mücadele etti arkadaşlarımız bir gol daha bularak maçı 3-1 kazandık. Ama ömrüm boyunca en çok yorulduğum 45 dakika olabilir. Kenarda Tolgayla beraber kafayı yedik adeta. Ama ikinci yarıya çıkarken Saruhan’ın “siz rahat olun sizin için oynayacağım” demesini unutamam ve hakikaten de öyle oldu Saruhan başta 9 kişi harika iş çıkarmışlardı. İçimden maç sonu geçen cümleler ‘helal olsun size be aslanlar benimde bir maç borcum olsun size’ olmuştu. Hatta hocama söylediğim bir cümleyi unutmam ‘daha ilk yarı bile bitmedi hocam ama biz bu maçla beraber bugün şampiyon olduk’ demiştim. Bu müthiş galibiyette takıma hiç katkımın olmadığı düşüncesi beni üzmüştü. Ama yapacak bir şey yok herkes hata yapar. Düşmez kalkmaz bir Allah…

“Ligin çok üstünde bir takım olmuştuk”
Gelelim sonraki haftaya geçen hafta aldık maçın ama bu hafta da cezalıyız. Takımı gene yalnız bırakacağız. İçerde oynuyoruz ama işler pek de iyi gitmiyor. Takım olarak pek de etkili olmadığımız bir gündeydik. Son dakikaya girdik ve 2-1 mağlubuz. İçeride yenilmek üzereyiz ve ‘namağlup unvanımız gidecek’ derken iki tane yaşlı kurt çıktı sahneye Veysel ağabey sağ korner bayrağının orada bir bağladı birini harika kesti, içeri Serhat ağabey müthiş yükseldi çivi gibi çaktı kafayı. 2-2 son dakikada hem namağlup olmaya devam ettik hem de bir puan almıştık. Artık gerçekten bir takım olmuştuk. Herkes birbirine şaka yapıyor takılıyor idmanda soyunma odasında hatta maçta esnasında bile eğleniyorduk. Bu iş çoktan bitmişti aslında da kimse havaya girmesin diye kimseye bir şey demiyordu. Hocalar da farkındaydı oyuncu kalitesi bu lig için çok iyi ve üstüne birde takım olmuştuk. Ligin ikinci yarısı başladı. İlk maçı içerde rahat kazandık. Ama ertesi hafta önemli bir deplasmana gideceğiz. Mağlup olursak puan farkı 3’e düşecek ama kazanırsak 9’a çıkacak işte öyle bir deplasman maçı… Ve iyi iş çıkarmıştık yine puan farkını 9’a çıkarmıştık.


“Hakem verdiği karara inanmadı beni atamadı”
Keyifler yerindeydi hafta sonu içeride son sıralardaki bir takımla oynayacaktık. Bir iki haftadır soyunma odasında dönen muhabbet sadece benimle kaleci Hüseyin’in gol atamadığıydı. Bu maç benim buna bir son vermem için önemli bir fırsattı. Farklı kazanmamız gereken bir maçta fark açılınca bende ilerde golü kovalayabilirdim. Çok şanslıyımdır ki, ilk yarı sonucu 2-2. Neyse Allah’tan ikinci yarı işi çözdük fark açıldı ve artık ben her pozisyon gol için ilerdeyim. Bir türlü bana top gelmiyor artık maç bitmek üzere ki Aykut Okutan bir güzellik yaptı harika bir top bıraktı bana (50 TL karşılığında) bende kafayla önüme alıp kalecinin üstünden arkada direğe bıraktım da çok şükür Veysel ve Serhat beylerinin dilinden kurtulduk. Bu hafta da kayıpsız atlatılmıştı. Ama zorluk derecesi yüksek bir deplasman maçı vardı önümüzde belki de dananın kuyruğunun kopacağı bir maçtı. İnanılmaz kötü bir hakem vardı maçta kendisi bile ne yaptığını bilmiyordu. Gene bu çenem yüzünden sarı kartı ilk yarıdan yemiştim bile. İlk yarının son dakikalarında her ne kadar kontrolsüz gelmiş olsam da rakibe temas dahi etmediğim adamın kendini yere attığı bir pozisyonda penaltı verdi Hakem. O da penaltıya inanmadığın için beni ikinci sarıdan oyundan atamadı. Bence penaltıyı çaldıysan ikinci sarıyı da vermeliydin. Sonuç olarak 1-0 mağlubuz ve penaltıyı ben yaptırmışım ki pozisyon penaltı değil… İlk yarı bitti ve soyunma odasına girdik. O kadar sinirliyim ki kafamı gömdüm yere kimseyle göz göze gelmek istemiyorum. Neyse hoca başladı konuşmaya benim kafam hala yerde gördüğüm karttan bahsetti. “Her hafta aynı kart ne gereği var” falan bana ilk defa bağırdı. Kafası kaldırmayacak olan varsa söylesin alalım oyundan dedi. Ben bu kafayı kaldırmazsam için sonu kötüydü sanki. Gerçekten çok sinirliydim hakeme oyuna tribüne birde hoca saydırmıştı kendimi çabuk bir şekilde toparlamalı ve ikinci yarıya öyle başlamalıydım. İkinci yarı başladı iyi oynuyorduk hatta ben gol olabilecek iki pozisyon hazırlamıştım bu beni toparlamış oyuna dönebilmiştim sonunda. Ama gol bir türlü gelmiyordu rakip yerden kalkmıyordu.

“Saruhan kendini yere attı oyundan atıldı”
Bir pozisyonda Saruhan kendini yere attı hakem aldatmaya yönelik hareketten sarı kart gösterdi. Saruhan çıldırmış gibiydi zor tuttum ama oyundan atılmasına engel olamadım derken bir döndüm Serhat ağabey de oyundan atılmış. Dakika 80 küsur ve1-0 gerideyiz ayrıca dokuz kişiyiz. Hakem bir ara içeri girmeyi falan düşündü bir şekilde devam etmesine ikna ettik uzatmalarla birlikte 15 dakika vardı ama 9 kişiydik yine pes etmedik. Aklıma K. Çekmece Yeşilova Esnaf maçı geldi. Tolga ile ben atılmıştık, 9 kişi maçı almıştı arkadaşlarımız. Bugün neden olmasın. Bir duran top oldu kullanmak istedim Veysel ağabey bırakmadı. Sonra açısı daha iyi bir duran top daha oldu Aykut “bana bırak” dedi. Daha sonra açı kaleye pek müsait olmasa da gene bir duran top oldu, topu aldım elime kim gelirse gönderdim “ben yapacağım” dedim. Artık maçın son anlarıydı şimdi buradan dağlara taşlara vursam yemediğimiz küfür kalmazdı. Ama iyi bir maç çıkarmıştım. Bir şekilde bugün iş yapacaktım. Allah da nasip etti istediğim yere bıraktım topu. O sevinç anını ve hocanın üstüne atlayışımı unutamam. Yere düşürecektim adamı neredeyse nasıl hırslanmış isem. Hem namağlup unvanımız devam edecek hem de bir rakibimizi daha saf dışı bırakmış olacağız. Aradan bir iki dakika sonra bir gol daha atıp 2-1 öne geçtik. Bu 9 kişi kazandığımız ikinci maç olacaktı. Bu sefer oyunda atılanlardan biri değil saha kalıp iş yapanlardan biriydim. K. Çekmece Yeşilova Esnaf maçının borcunu ödemiştim sanki.

“Şampiyonluğu söke söke aldık”
Ligin bitimine dört hafta kala 10 puan farkla liderdik. Bu hafta maçımız yoktu. Ama sonraki hafta içerde ikinci ile önemli bir maçımız vardı, beraberlik yetebilir galibiyet ise 3 hafta önceden bizi şampiyon yapardı. Maçlara futbol terörü yüzünden bir hafta daha ara verildi. Yaklaşık 20 gün resmi müsabakaya çıkmadık aslında iyi bir şey değildi. Serhat ağabey ve Saruhan cezalı, Cihat asker, Veysel ağabey ve Tolga sakattı. Takımda kim oynayacak? En azından sakatlar iyileşmeli onlar oynamalıydı. Nitekim de öyle oldu Veysel ağabey ile Tolga oynayacaktı. Hakemin ilk düdüğü çaldığından son düdüğü çalana kadar geçen her saniyede rakibin kafasını kaldırmasına müsaade etmeyen adeta rakibe nefes aldırmayan bir takım vardı sahada. Onca eksiğe rağmen rakibe adım attırmadık ve 5-0 gibi net bir skorla hem maçı hem de şampiyonluğu söke söke aldık. Yıllar sonra Tolga ile ile beraber stoperde iyi iş çıkarmıştık.

“Alnımızdaki lekeyi sildik”
Nereden nereye… Şimdi o kadar huzurluyum ki; geçen sene uğramış olduğumuz haksızlık sonrası alnımızdaki lekeyi ancak böyle bir şampiyonlukla silebilirdik. Ve bunu başardık, 2018-2019 yılında İstanbul’un ilk şampiyonu olduk. Bunu sonuna kadar hak ettik. Çok çalıştık, çok emek verdik. Üstümden büyük bir yükün kalktığını hissediyorum şu an. Allah’a binlerce kez şükürler olsun. Emeği geçen herkese Başkanımız Semih Bey’e, Şaban ağabeye, Abdullah ağabeye, tüm Çapasporlulara ve bizim için özel olan hastaneden kaçıp maça gelen Ahmet ağabeyimize, yönetime, hocalarıma ve arkadaşlarıma sonsuz teşekkür ederim. Ve en özel teşekkür futbol sahaların görünmez kahramanı Derviş Ay ağabeyimize… Yaz kış demedi, gönüllü olarak geldi her maç haberimizi yaptı. Bu kadar candan, bu kadar kıymetli bir insanı tanıdığım için kendimi şanslı kabul ediyorum. Derviş ağabeye de takım arkadaşlarım adına teşekkür ederim.

“Onur savaşını kazandık”
Düştüğümüz yerden çabuk kalktığımız için ne kadar şükretsek az. Küme düştüğümüz Ortaköyspor maçının ardından takım otobüsümüze gelen kişi söylemişti “siz 1. Amatör Ligde fazla kalmazsınız”… O da bize inandı. Hocamızın Çapasporlu olmasında büyük emeği var. Çapaspor’u seven herkese selam olsun. Bu şampiyonluk göründüğü kadar kolay bir iş değil. Bu haksız düşürülen bir takımın verdiği onur savaşının adıdır. Biz bunu başardık…

Çapayı önce düşürdü sonra şampiyon yaptı
Çapaspor’un bu sezon şampiyon olacağını hissetmiştim. Çünkü camiaları bunu çok istiyordu. Sezon başında çok dikkatli çalıştılar. Plan ve programı iyi yaptılar. Çapa’nın Başkanı Semih Bey, 1994 yılından itibaren tanıdığımız bildiğimiz bir kişidir. Aynı zamanda Eyüpspor’da da görev yapıyor. Kulübün emekçisi Şaban Dayan gerçek bir amatör futbol sevdalısı. Çapaspor’un diğer yöneticileri de fevkalade insanlar. Takım kadrosunda yer alan kaleci Hüseyin, Semih, Aykut, stoper tolga, Flo Serdar, Alibeyköylü Saruhan, forvet Engin, Serhat Büyükbayrak yakından tanıdığım oyuncular ve hepsinden önemlisi Çapaspor, Eren Kadir Sayar gibi kaliteli bir teknik adam ile çalıştı. Eren Hocadan önce Çapaspor, Serkan Kaya ile görüştü, Serkan Hoca Çıksalın ile anlaştı. Ulaş Oktay ile görüştüler, Ulaş Hoca Arnavutköy Belediyespor’u Süper Amatör Ligde şampiyon yaptı. Burak Özkaya ile görüştüler, Burak Hoca Galatasaray’dan teklif gelince haklı olarak Florya’nın yolunu tuttu. Ve kaderin bir cilvesi, Çapaspor’u küme düşüren Hoca olan Eren Kadir Sayar ile anlaşıldı. Eren Hoca yönetimden para istemedi, maaş olarak da şu anki piyasaya göre az diyebileceğimiz bir rakama anlaştı. Hocanın Başkan Semih Bey’den tek bir ricası oldu, “ben Serdar Hocayı yanıma istiyorum” dedi. Çünkü ikisi artık kader ortaklığı yapıyorlar. Eren Kadir Sayar’ı da ayrıca kutlamak gerekir.

Fatih Demir kimdir?
Yazı hazırlayan kişi olarak söylemem gerekir ki, iyi bir insandır. Bizim Kenan’ı da çok sever. Fatih Eyüpsporlu. Eflatun-Sarılı forma ile futbola başlamış. Manço Muharrem Hoca ve Fahrettin Hocanın talebesi. Bakırköyspor’da, Ramispor’da, Öz Fatih, Çınarlıspor, Altıntepsi, Küçükpazarspor, Neslişah formaları giydi. “Çapaspor şampiyon olsun, sigarayı bırakacağım” demişti, sözünü tuttu. Yaman Efe adında 14 aylık bir oğlu var. Futboldan sonra iyi bir Antrenör olacağından ümitliyim. Sıra dışı bir iş yaptım ve normalde yayınlamayacağım bir yazıyı Siteye koydum. Çünkü Fatih ve takım arkadaşları hakikaten güzel bir sezon geçirdiler.

Ali Kemal Demir


ETİKETLER: ,
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: İzinsiz kopyalanamaz!