Dolar 32,5987
Euro 34,7452
Altın 2.497,10
BİST 9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul 14°C
Yağmurlu
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cts 20°C
Paz 21°C
Pts 23°C
Sal 22°C

Türk sporu nereye gidiyor?

A+
A-
19.06.2016

Dikkat ederseniz, ‘Türk Futbolu’ nereye gidiyor, demedim! Sizden ricam yazımı sonuna kadar okumanız ve yazının bütününe bakmanız olacaktır.

Bu yazıyı yazmama sebep olan milli takımımızın aldığı sonuçlardan sonra sosyal medyada gördüğüm tepkiler ve herkesin her alanda olduğu gibi her şeyi bilmesinden kaynaklandı. Kısacası hayatında topa vurmamış kişilerin bile futbolu ya da sporu yorumlamasından kaynaklanıyor. Maalesef ki ülkemizde herkes Doktor, Öğretmen, Antrenör, Teknik Direktör, Eğitmen vs. vs. kısacası herkes işini ve yapabildiği en iyi işi yapmalıdır. Gerçekten ülkemizi seviyorsak birazdan yazacaklarıma alınmamanız ve hak etmediğiniz yerdeyseniz, hemen o görevi bırakmanız olacaktır.

Türkiye’de sporu herkes ‘Futbol’ olarak algıladığı sürece bu böyle devam edecektir. Futbolu tabi ki önemseyelim, diğer spor branşlarında ekonomi anlamında futbol kadar gelir elde edilemiyor, bu ülkemiz açısından önemlidir. Fakat bunu da beceremiyoruz!

Gelen başarılara baktığımızda futbol basketbol ve voleyboldan geride durumda! Spor bir organizasyon, rekabet, mücadele, yarışmadır, kuralları vardır. Sporcular ise bunu meslek edinmiş kişilerdir. Basketbol, Voleybol, Yüzme, Cimnastik, Atletizm de futbol gibi bir spor branşıdır. Örneğin; Türkiye Futbol Federasyonu vardır ve FIFA ‘ya bağlıdır. Yani her branşın hem kendi ülkesinde hem de dünya da temsil edilmesi noktasında federasyonu vardır.

Sporu kimler yönetmelidir?
Sporun teslim edilmesi gereken ilk kişiler ”Spor Akademisi Mezunları Yeni İsmiyle” Beden Eğitimi Ve Spor Yüksekokulu, Spor Bilimleri Fakülteleri” mezunlarıdır. Tabi ki de bu bölüm mezunları olmayan ama spora katkı sağlayacak kişilerde sporun sevk ve idaresinde yer almalıdır. Genel adıyla BESYO’larda, Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği, Antrenörlük, Spor Yöneticiliği, Rekreasyon gibi bölümler vardır. Bu bölümlerde okutulan derslerden bir kaçını sizlere ifade etmeliyim. Spor Yöneticiliği, İşletmeciliği, Ekonomisi, Pazarlaması, Sponsorluğu, Organizasyonu gibi.

Bu bölümlerde okutulan sağlıkla ilgili diğer derslerde var.  Anatomi, Fizyoloji, Beslenme, Performans Değerlendirme, Sakatlık ve rehabilitasyon gibi…  İllaki ‘Beden Eğitimciler’ bir yerlerin başında olsun diye bir gayem yok, fakat bu insanlar bu işe gönül vermiş kişiler ve bunu meslekleri olarak görmektedirler. Yani içlerinden biri trilyoner oldu mu? Kesin bir kuruluşun başına zaten geçiyor. Benim anlatmak istediğim parası olmayıp ama sporun gelişimine katkı sağlayacak kişilerin fark edilmesi, görev ve yetkilendirilmesidir. Beden eğitimci olmayıp sporun sevk ve idaresini başarılı şekilde sağlayan yöneticilerde elbette tanıyorum. Fakat kaç tanesi başarılı oluyor! Anlatmak istediğimde bu!

Ne yapılması gerekir?
Başta her spor kuruluşunda federasyon, dernek, kulüpte vs. muhakkak ki ‘BESYO’lu’ olmalıdır. Bütün il ve ilçe ”Gençlik Hizmetleri ve Spor Müdürlüklerinin” Federasyonların ‘’ Spor STK’larının ‘’ başına ”BESYO’lular” getirilmelidir. Spor Eğitimi veren kuruluşlar gözden geçirilmelidir. Örneğin; bir federasyon 12-14 gün gibi kısa bir sürede Antrenörlük belgesi vermemelidir ya da özel spor eğitimi veren kuruluşlar insanları 2 günde Antrenör statüsü vermemelidir. Sonuçta BESYO mezunları 4 yıllık bir eğitimden geçmektedir.

Sporcu seçimi noktasında ”yetenek seçimi” merkezleri kurulmalıdır.  Bir veli benim çocuğum futbolcu olsun, basketbolcu olsun diyememelidir. Neden mi? Çünkü her spor branşının ihtiyaç duyduğu özellikler vardır. Benim çocuğum futbolcu olsun diyen bir kişinin çocuğun özellikleri futbola uygun değilse kalkıp biz o çocuğu futbolcu olsun diye bir oluşumun içine sokarsak hem çocuğa hem ülkeye ihanet etmiş oluruz. Oysaki çocuk özellikleri bakımından basketbol branşına daha uygunsa onu basketbolda değerlendirmek daha doğru olur. Çünkü başarılı bir sporcu olması daha kolaydır. Çocuğun yine sokakta, halı sahada futbol oynamak istiyorsa oynasın ama biz sporcu olmaktan bahsediyoruz. Bunu nasıl mı yapacağız? İşin sırrı yetenek seçimi merkezleri kurmaktan geçer. İnanın çok basit! Bu merkezler kurulduktan 20 sene sonra olimpiyatlarda sürekli ve istikrarlı bir şekilde yer alacağımıza eminim.

Eğitim veren kurum ve kuruluşlarda Beden Eğitimi ve Spor dersi yeterli midir?
Öncelikli olarak işini hakkıyla yerine getiren, aldığı parayı hak eden Beden Eğitimi Öğretmenleri bu sözüme alınmasın ama Beden Eğitimi Öğretmenliği gibi önemli bir mesleği hak etmeyip sadece ”KPSS” sınavında başarılı oldu diye atanıp görev alan kişiler maalesef ki mevcuttur. Yani Beden Eğitimciler bir manada da çuvaldızı kendine batırmayı da ihmal etmemelidir! Okullarda ki ‘Beden Eğitimi ders saatleri artırılmalı, fiziksel etkinliklerle ilgili bütün derslere Beden Eğitimci kişilere devredilmelidir. Bir çocuğun spor kültürünün oluşmasını istiyorsak, sporda başarılı olmak ve olimpiyatlarda sürekli yer almak istiyorsak bu şarttır. Çünkü çocuk ve gençlerin aile eğitiminden sonra tanıştığı ilk kuruluştur okul; çocukları ve gençleri toplumda uyulması, yapılması, uygulanması gereken kurallara hazırlar ve bir birey yetiştirir.

Biz okullarımızda çocukları Fen Bilgisi, Matematik gibi derslere yoğunlaştırarak sadece bir meslek sahibi olmasını bekliyoruz. Birey olmasını beklemiyoruz. Bununla birlikte sürekli ders çalışan, kilolu ve sağlıklı olmayan bireyler yetiştiriyoruz. Bununla birlikte sağlık giderleri de artıyor ve çocuk kaliteli bir yaşam sürdüremiyor. Sağlığa harcanan giderlerin azalmasını spor kültürünün yaygınlaştırılmasıyla sağlayabiliriz. Okullarda koçluk sistemi olmalıdır, Yani Beden Eğitimi Müdürü olmalı ve bu müdürün şemasında Antrenör, yönetici, öğretmen yer almalıdır. Biz yöneticinin yapacağı işi, Antrenörün yapacağı işi de Öğretmene yüklüyoruz. Bu da öğretmeni zamanla yormaya başlıyor. Bununla birlikte de başarı gelmiyor. Kısacası birey bir toplumu oluşturan en önemli olgudur. İyi yetişmiş bir birey, iyi bir aile oluşturur, iyi bir aile, toplumu oluşturur. Bu demek oluyor ki iyi bir yönetici, öğretmen, siyasetçi, sporcu ne olursa olsun birey olmaktan geçer. Bireyler aileleri, aileler toplumları oluşturur.

Spor ve medya
Spora yer veren gazetelerde en büyük payı futbol alırken, ikinci sırada basketbol, üçüncü sırada voleybol yer almaktadır. Diğer spor branşlarından gelen başarıları medya görmezden gelmektedir. Oysaki hak edeni yazmak ve başarıları duyurmak çok önemlidir. Medya daha çok futbol yer vermektedir. Bu da okuyucudan kaynaklanmaktadır bir nevi! Bu da spor kültürünün yaygınlaştırılmasından geçmektedir. TV programlarına baktığımızda spordan çok bir spor branşı olan futbol yine ön plana çıkmaktadır. Bu programlar da futbolun gelişimine ne kadar katkı sağlamaktadır, tartışılır! Desek ki bir kanala gelin spor ve sağlık bilimleriyle ilgili topluma, sporcuya, antrenöre, yöneticiye vs. yönelik bir program yapalım, kanal onaylasa bile izleyici bulmakta zorlanırız. Şüphesiz ki kanalın böyle bir programı onaylaması da çok zor gözükmektedir. Denedik, oradan biliyoruz… Kısacası burada da işin temeli olan spor kültürünün yaygınlaştırılması kavramından geçmektedir. Bunu en iyi sağlayacak kurum ve yer okullardır.

Devlet ve özel sektörün üstüne düşenler!
Devletimizin yükü spor anlamında ağırdır. Bu yüzden özel sektör sporu daha fazla desteklemelidir.  Yapılan Gençlik ve Spor organizasyonlarında kurumsal firmalardan yararlanılıp sponsor desteği sağlanmalıdır. Kuşkusuz ki devletin kaynaklarının daha az kullanılacağı kesindir. Bu alanda kullanılmayan kaynakların gelişime ihtiyacı olan alanda kullanılması daha doğru olacaktır. Örneğin; İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı SPOR A.Ş bunu başarılı bir şekilde yapmaktadır.

Diğer önemli bir husus ülkemizde Türkiye Futbol Federasyonu dışındaki Federasyonlar Gençlik ve Spor Bakanlığına bağlıdır. Bakanlık federasyonlara doğal olarak kaynak ayırmaktadır.  Bu da ayrı bir yük teşkil etmektedir. Bu yüzdendir ki sadece spor branşı olsun diye federasyon bulundurmakta doğru değildir. Gereksiz federasyonların kapatılması bu açıdan önemlidir. Kısacası Norveç, Rusya vb. ülkelere baktığımızda başarılı oldukları branşları incelediğimizde kış sporlarında ön plana çıktıklarını görüyoruz. Yani biz nasıl güreşte ön plana çıkıyorsak güreşi önemsiyorsak güreşe yatırımın daha fazla artırılması gerekir. Yani bir ülkede 100 spor branşının olmasının anlamı nedir? 100 spor branşı federe olmadan toplum sağlığına katkı sağlayacak şekilde kullanılabilir ama yarışmacı bir federasyon olması gerekmez. Kısacası ülkemiz tarafından ülkemiz insanın fiziksel özelliklerine göre branşlar çıkartılıp ilgili branşlara yönelmekte fayda vardır. Kısacası 7 bölgeden oluşan ülkemizin en başarılı olduğu branşlarda faaliyet göstermesi daha doğru olacaktır. Örneğin; Güneydoğu bölgesinden maraton sporcusu daha fazla çıkarken kalkıp güneydoğu bölgesinden yüzücü bulmaya çalışmanın anlamı yoktur. Çünkü devletin boşa harcayacak zamanı ve parası yoktur. “Ne yani şimdi yüzücü çıkmaz mı Güneydoğu’dan?” diyebilirsiniz. Fakat 100 kişiden 90’ı maratoncu oluyorsa kalkıp o bölgede yüzücü aramanın anlamı yoktur! Kısacası siz Güneydoğu’ya yüzme havuzu yapmak istiyorsanız, yine yapabilirsiniz ama halk ve toplum sağlığı için yapabilirsiniz. Fakat yüzücü çıkarmak için yapmanın anlamı yoktur.

Devletimiz tesisleşme anlamında beğendiğimi söyleyebilirim. Tabi ki eksiklikler olacaktır. Bu eksiklikler zamanla giderilecektir. Tesisleşme şuan gayet iyi gidiyor. Kimine göre tesisleşme yapılıyor ama doldurulamıyor, deniliyor. Ben buna katılmıyorum. Bizim kullandığımız tesisler gayet dolu ve aktif şekilde işliyor. Yani bugün 100 tane tesis açılsa yine yetmeyecektir. O yüzden biraz zamana ve sabra ihtiyaç var. Dünya’da da eksiklikler var. Sadece ülkemizde değil. Yani bugün ABD’de de TV’de gördüğünüz gibi her bölge güllük gülistanlık değil ya da İngiltere’de.  Kısacası eleştirirken objektif olun, “o tesisi gerçekten kullanmayı hak ediyor muyum?” diye sorun… Ya da tesisinizin boş saatlerinde gençlere ücretsiz açıyor muyum? “Yoksa tesisin tellerine, zeminine zarar gelecek diye bunu yapmıyor muyum?” diye bir sorun.

Yazdıklarımın gerçekleşebilmesi için bir zamana ve toplum olarak üzerimize düşeni yapmaya ihtiyaç olduğunu söyleyebilirim. Bu yazımı beğenen beğenmeyen illaki olacaktır. Zaten birileri beğensin ya da beğenmesin diye yazmadım. Tamamen objektif, tarafsız ve sporun içinden gelen hem alaylı hem mektepli gözüyle yazdım.  Sizden ricam bu yazıyı paylaşmanız olacaktır. Kimse söylediklerime alınmasın ya da alınabilir de… Ben ülkemi seviyorum. Ben kalemimle, projelerimle ülkem için savaşmaya devam edeceğim.   Şaka bir yana kimsenin kalbini kırmak istemem ama gerçekleri de sizlerle paylaşmak zorundayım. Sürçü lisan ettiysek af ola, saygılarımla…

Hakan Nergis

ETİKETLER:
YORUMLAR

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

error: İzinsiz kopyalanamaz!